24 Mart 2018 Cumartesi

Lizbon gezi yazısı



Yazı içindeki tüm fotoğrafları, üstlerine tıklayarak büyük boyutlu olarak görebilirsiniz!



Portekiz seyahatimle ilgili diğer yazılarım:

Bir kıtanın son durağı; Portekiz 👉
Portekizli üç güzel kadın 👉
Porto Gezi Yazısı 👉

Sizinle daha önce, 4-12 Aralık 2017 tarihlerinde iki kentini (Lizbon ve Porto) gezdiğim Portekiz hakkında bazı bilgileri içeren yazımı paylaşmıştım. Bu defa Lizbon’da gezerken gördüklerimle karşınızdayım. Tamamı kendi çektiğim fotoğraflarla destekleyeceğim notlarımın, bir gün Lizbon’a gittiğinizde size rehberlik etmesini diliyorum. Aranızda Lizbon’a gitmiş olanlar için ise bu yazının güzel bir anı tazeleme olacağını düşünüyorum.


Lizbon gezi yazısı başlıyor!
Şehir parkları, meydanları, sokakları, müzeleri, dini mekânları, tramvay ve asansörleri, hatta sıra dışı mezarlığı ile Lizbon gidilmesi, görülmesi ve sayılı gün de olsa yaşanması gereken bir dünya kenti. Lizbon'un Portekiz'de kapladığı alan 84 k, şehir merkezinin nüfusu ise 550000 civarında.

Lizbon şehir merkezi dört semtten/bölgeden oluşuyor; Baixa, Belém, Alfama, Chiado ve Bairro Alto. Bölgeler arasında ve her bir bölgenin içinde ulaşım çok rahat. Hemen her meydanda tramvay, otobüs ve metro olanağı var. Gitmek istediğiniz yere ve nasıl gitmek istediğinize göre seçim yapmak size kalıyor. 


Lizbon şehir merkezindeki semtler.

Önce sizi Lizbon sokaklarını, sokakları süsleyen azulejo kaplı evleri ve duvarları, yaşamı ve insanını tanıtmak istiyorum. Bunun için en uygun yerin, 1755’de yaşanan korkunç depremden en az etkilenen bölgede yer alan, Lizbon’un en eski mahallesi olan Alfama olduğunu düşünüyorum. Alfama’nın tertemiz (yeni yıkanmış) çamaşır kokan sokaklarında dolaşırken kendinizi Türkiye’de hissedebilirsiniz. Alfama’nın yükseklerinde Sao Jose kalesi, merkezinde ise Ulusal Panteon bulunuyor. İkisi de tarihi ve turistik yerler. 

Alfama, Portekiz'in başkenti Lizbon'un São Jorge Kalesi ile Tejo Nehri arasındaki yokuşta 
kurulmuş en eski mahallesidir. Mahallenin adı İber yarımadasında yüzlerce yıl hüküm 
süren Araplara dayanıyor ve Arapça'da hamam anlamına gelen Al-hamma'dan geliyor. 
Dar sokakları, dik yokuş ve merdivenleri, Mardin'deki abbaraları hatırlatan geçişleri ile 
Alfama sokaklarında yürümek çok keyifli.

Alfama sokaklarında yürürken karşıma çıkan rengârenk çamaşırlar, gerek görsel gerekse mis gibi kokuları ile (ah o yeni yıkanmış temiz çamaşır kokusu!) beni çok mutlu etmişti. Sokakların birinin sonunda Ulusal Panteon var (National Pantheon, Panteão Nacional).

Lizbon'un yeni yıkanmış temiz çamaşır kokan sokakları..

Ev hâli!

Alfama, İber Yarımadası'ndaki İslamiyet döneminde şehrin neredeyse tamamını oluşturuyormuş. Sonraki yıllarda şehir batıya, Baixa ("Başa" diye telafuz ediliyor) bölgesine doğru genişlemiş. Başta Porto olmak üzere, pek çok Portekiz ve Avrupa kentine tren ile ulaşımın sağlandığı Santa Apolonia tren garı da burada. Portekizin kederli sesi fado dinleyebileceğiniz çok sayıda mekânın olduğu Alfama’da bir de Fado Müzesi var.

Lizbon'un en eski semtlerinden biri olan Alfama, Tejo kıyılarından kaleye uzanan dik taş 
döşeli yollardan oluşan bir labirenti andırıyor. Öyle elde cep telefonunun yön/yol bulma uygulaması ile bir yere ulaşmak kolay değil. Sokaklar, azulejo kaplı evlerin estetik duvarları 
ile bir başka güzellik ve değer kazanıyor.

Lizbon sokaklarında duvar sanatı!

Alfama'nın yükseklerindeki, dışı ve çevresindeki duvarları nefis azulejolarla kaplı
Santa Luzia kilisesi (Igreja de Santa Luzia). Kilisenin bahçesinde Portekizli şair, yazar, 

gazeteci ve politikacı Júlio de Castilho'nun büstü var.

Santa Luiza kilisesinin bahçesinden Alfama manzarası.
Kilisenin bulunduğu yer çok keyifli ve hareketli. 

Lizbon'daki pek çok seyir terasından bakıldığında büyük beyaz kubbesi ile dikkat çeken 
Ulusal Panteon'un orijinali kilisedir (Church of Santa Engrácia, Igreja de Santa Engrácia) 
ve Alfama'da bulunan önemli yerlerin başında gelir.

Ulusal Panteon'a giriş ücreti 4€, Lizbon Kart ile ücretsiz!
İçerisi güzel, muhteşem manzaralı terası ise daha güzel!
Lizbon'daki çok sayıda müze ve gezilecek yerin bilet bilgilerine şuradan ulaşabilirsiniz.

Panteon sözcüğünün anlamlarından biri, Yunan ve Romalıların en büyük tapınaklarına verdikleri ad; diğeri ise topluma ve ülkeye büyük faydalar sağlamış kişilerin gömüldüğü ulusal anıt. Lizbon'daki Ulusal Panteon bu iki anlamı da içeriyor; hem Lizbon'daki en büyük kilise hem de içinde bazı ünlü Portekizlilerin mezarları var. Dünyaca bilinen Fado sanatçısı Amália Rodrigues'in mezarı da 2001 yılından bu yana burada bulunuyor. "Portekizli üç güzel kadın" başlıklı yazımda Rodrigues'in mezarının Ulusal Panteon'a nakledilişini anlatmıştım.

Ulusal Panteon'daki mezar odalarından birinde Amália Rodrigues'in mezarı var. 
Portekizli şair Luís de Camões'in ise burada sembolik mezarı var, 
Camões'in asıl mezarı Jeronimos Manastırı'nda.

Hazır sokağa çıkmışken sadece Alfama'da değil, Lizbon'un keyifli başka sokaklarında da sizi gezdirmek istiyorum. 

Bir yayanın üzerinde yürümekten keyif aldığı kaldırımları Prag'da görmüştüm.
Lizbon'un kaldırımları ise bir adım öne geçti ve benden "kaldırım sanatı" unvanını aldı. 

Sol baştaki fotoğrafta görülen kaldırımın olduğu bulvarda
(
Av. da Liberdade, Özgürlük Bulvarı) mutlaka yürümelisiniz!

Lizbon'dan "kaldırım sanatı" örnekleri.

Lizbon sokaklarında yürürken bir gözünüz duvarlarda olsun, kaçırmayın!

Lizbon'da Museu Nacional De Arte Antiga (Ulusal Sanat Müzesi)'yı ararken,
bir ara yanlışlıkla bu sokağa girdim. İyi ki hata yapmışım! 😊

Ben yurt dışı gezilerimde şehirleri yürüyerek gezmeyi seviyorum. Böylece o şehri daha iyi tanıyabilme, planımda yer almayan sokaklara saparak sürprizlerle karşılaşma ve gezerken detayları daha iyi görebilme şansına sahip oluyorum. Lizbon'da da her gün kilometrelerce yürüdüm.

Lizbon'u yürüyerek veya toplu ulaşım araçlarını kullanarak gezmek yerine otomobil kiralamayı düşünenler için bir uyarım ve önerim var! Özellikle Lizbon sokaklarının çoğunun çok dar ve yokuş olduğu düşünülürse otomobil kiralamak (şehir içinde) kabusa dönüşebilir. Bunun yerine, Amsterdam'da gördüklerime benzeyen bir araç ile Lizbon sokaklarını keşfetmek farklı bir deneyim olabilir. Lizbon'da "tuk-tuk" adı verilen üç tekerlekli araçlar epey ilgi görüyor. Amsterdam'da gördüklerim insan gücü ile (pedal çevirerek) çalışıyordu, Lizbon'dakiler elektrik ile çalışıyor. Şoförlerinin rehberlik de yaptığı bu araçları 6 kişiye kadar kiralayarak ekonomik bir şehir içi tur yapabilirsiniz. Detaylı bilgi için lütfen buraya veya şuraya!

Lizbon sokaklarına ayrı bir güzellik ve hareket katan araç; tuk-tuk!

Lizbon'a özgü ulaşım araçlarından biri de asansörler. İçlerinden sadece biri (Santa Justa) bildiğimiz klasik asansöre benziyor. Neogotik tarzda, demirden yapılmış Santa Justa asansörü, 1902 yılında Baixa ve Bairro Alto semtlerini birbirine bağlamak için kurulmuş. Baixa'dan iki yönlü bilet ile asansörü kullanmanın ücreti 5.15€ (terasa çıkış ücreti dâhil). Bairro Alto'dan doğrudan terasa çıkmak isterseniz ücret 1.50€. Lizbon kart ile ücretsiz! 

➤ Portekizce bilgisi  Baixa: Alçak, düşük / Bairro: Semt / Alto: Yüksek

Diğer asansörler (Gloria, Bica ve Lavra) ise yokuş olan yerlerde ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla çalışan bir tür (tek vagonlu) tramvay. Carris şirketi tarafından işletilen asansörlerle ilgili bilgiler burada! Yazının ilerideki bölümlerinde fotoğrafının yer alacağı Santa Justa asansörünü mutlaka ziyaret etmenizi ve 45 metre yükseklikteki terasından muhteşem Lizbon manzarasını izlemenizi öneriyorum. 

Asansörlerin olmadığı dik Lizbon sokaklarını adımlamak epey yorucu oluyor.
Sağ baştaki fotoğrafta, Rua da Bica de Duarte Belo yokuşunu
kolaylıkla inip çıkmaya yarayan Bica asansörü görülüyor.

Ne zaman birine yol tarifi sorsam, İngilizce bilmese de, Portekizce ve el kol işaretleri ile, 
ve müthiş bir cana yakınlıkla tarif eden güzel insanlara selam olsun!

Parklarda dinlenen Portekizliler.

Lizbon şehir içi ulaşım bilgilerini Portekiz yazımda paylaşmıştım. Burada sadece tramvaylarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Tramvayın Portekizce karşılığı eléctrico. Bu nedenle tüm tramvay hatları numara ve E harfi ile adlandırılmış; 12E, 15E, 18E, 25E ve 28E. Turistler tarafından en çok tercih edilen hat 28E. Martim Moniz meydanından ilk hareketine başlayan 28E tramvayı, özellikle Lizbon'un merkezindeki pek çok turistik yerden geçerek yolculuğunu Prazeres mezarlığında tamamlıyor. 

➤ Tramvaylar zaman zaman çok kalabalık olabiliyor, hırsızlığa karşı çok dikkatli olmakta fayda var! 

➤ Lizbon şehir içi ulaşım araçlarının rotalarına şuradan ulaşabilirsiniz!


Tek vagonlu nostaljik Lizbon tramvayları ile şehri seyrederek pek çok yere ulaşmak
kolay, ucuz ve keyifli.

Estrela Bazilikası'nın önünden geçen tramvaylar arka fondaki bazilika ile güzel fotoğraf 
sunuyor (solda), Ticaret Meydanı'ndaki (Praça do Comércio) Yüksek Adalet Mahkemesi'nin (Supremo Tribunal de Justiça) önünden geçen 25E tramvayı (sağda).

Lizbon'un nostaljik, tek vagonlu sarı tramvayları her an her yerde karşınıza çıkabiliyor. 
Hatta bazen bir dükkânın vitrininde!


Bir günlük gezi önerisi; Belém Bölgesi

Lizbon'un kesinlikle gidilmesi, gezilmesi ve görülmesi gereken bölgelerinden biri Belém. Gerek sahip olduğu tarihi ve turistik mekânları ile gerekse Lizbon'un ünlü tatlısı nata yemek için mutlaka buraya gitmelisiniz (yeme-içme bölümünde bahsedeceğim, Lizbon'a gidip de Pasteis de Belém'de -Belem Pastanesi- nata -Pasteis de Nata- yemeyeni dönüşte pasaport kontrolünde fena halde dövüyorlar! 😏) . 

Lizbon gezimde tam bir günümü Belém bölgesine ayırdım. Sabah saat 8'de Pasteis de Belém'de kahvaltı ile güne başladım, oradan yürüyerek Keşifler Anıtı'na (Padrão dos Descobrimentos) gittim. Belém'de gezilecek yerler birbirine çok uzak değil, bölgeye şehir içi ulaşım araçları ile gelip yürüyerek gezmek tercih edilmeli. Yürüme güçlüğü yaşayanlar veya yürümeyi sevmeyenler için (özellikle gezilecek yerler arasındaki ulaşım sorununu çözmesi bakımından) yerel tur firmalarının Belém turlarına katılmak tercih edilebilir.


Keşifler Anıtı (Padrão dos Descobrimentos).

Belém'de Tejo Nehri kıyısında yer alan 52 m yüksekliğindeki Keşifler Anıtı 1960 yılında, Prens Henry the Navigator'ın ölümünün 500. yılı anısına yapılmış.  Denizci Henry olarak bilinen Prens, 15 yy.'da Portekizli denizcileri ekonomik olarak desteklemiş. Anıtın iki tarafında, Portekiz'in altın çağında önemli rol oynamış Portekizlilerin figürleri var. Anıta doğu tarafından bakıldığında (üstteki fotoğraflarda) Kral Alfonso V (Afrika’nın keşfi ve kolonileşmesinde önemli rol oynamıştır), Vasco Da Gama (Hindistan’ı keşfetmiştir), Pedro Alvares Cabral (Brezilya’yı keşfetmiştir) ve Ferdinand Magellan (Dünya çevresinde ilk geziyi yapan kâşif)  heykelleri görülmektedir. Bu figürlere öncülük eden Prens Henry'nin heykeli en başta yer alıyor ve elinde tuttuğu, Portekizli denizcileri başta Atlas Okyanusu olmak üzere denizlerle hâkim kılan karavela adındaki gemi ile Tejo'ya bakıyor. Çünkü Tejo, Portekizli denizcileri okyanusa ulaştıran su yolu!


Keşifler Anıtı'nın terasından (anıtın batısında kalan) Belém Kulesi'ni ve karşıdaki 
Jeronimos Manastırı'nı kuş bakışı görebilirsiniz. Anıtın girişindeki geniş alanda 
Portekizli denizcilerin seferlerini ve keşiflerini anlatan bir dünya haritası var.

Keşifler Anıtı'nın terasına asansörle çıkmak mümkün. Bilet ücreti 5€, Lizbon kart ile 3,5€.

Keşifler Anıtı'nı geride bırakarak Tejo kıyısında batıya doğru yürürseniz kısa bir süre sonra Belém Kulesi'ne (Torre de Belém) ulaşıyorsunuz. Gotik stilinin devamı Manuelin tarzında olan kule, 16. yy.'ın başlarında (1514 - 1520 yılları arasında) Portekizli kâşif Vasco da Gama anısına yapılmıştır. Zarif ve dikkat çekici mimarisi ile Lizbon'un simgelerinden biri olan kulenin orijinal yerinin Tejo Nehri'nin ortasında olduğu, yüzlerce yıl içinde nehir havzasında meydana gelen değişim sonucunda günümüzde kıyıda yer aldığı bilgisi var. Kule 32 m yüksekliğinde ve içinde gezmek, terasından manzarayı seyretmek mümkün. Sadece Belem Kulesi'ni gezmek isterseniz bilet ücreti 6€ (Lizbon kart ile ücretsiz), yanına hemen yakındaki Jeronimos Manastırı'nı (Mosteiro dos Jerónimos) ve Arkeoloji Müzesi'ni (Museu Nacional de Arqueologia) de eklerseniz kombine bilet ücreti 12€.

👉 Bilgi notu:
Manuelin mimari tarzıPortekiz geç gotik tarzı olarak da bilinir. Portekiz'de 16. yy.'ın ilk yıllarında  gelişen, gösterişli ve karma bir mimari süsleme tarzıdır Bu yenilikçi tarzda, İspanyol ve İtalyan şehir mimarisi tarzları, geç dönem Gotik mimari ile sentezlenmiştir. Manuelin, Geç Gotik'ten Rönesans'a geçiş dönemine rastlar. 

Belém Kulesi (Torre de Belém).

Portekizlilerin uzakları, okyanusun gözle görünen kısmının ardında ne olduğunu merak etmeleri ve açık denizlere açılmaları sonucunda ardı ardına gelen coğrafi keşifler Portekiz'in 15. yy'dan itibaren zengin ve güçlü bir devlet durumuna gelmesini sağlamış. Bu zenginliğin izlerini -arada yaşanan büyük depreme rağmen- kentin pek çok yerinde görmek mümkün. Belém bölgesindeki en önemli tarihi ve turistik yer olan Jerónimos Manastırı (Mosteiro dos Jerónimos) bu izlerin en önemlisi. Manastırın inşasına 1501 yılında başlanmış ve finansmanı baharat ticaretinden alınan vergilerle sağlanmış. Manastırın girişinde genellikle uzun bir bilet kuyruğu oluyor. Giriş ücreti 6€, Lizbon kart ile ücretsiz.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan ve yapımı 70 yıl süren Jerónimos Manastırı,
Manuelin mimarinin en güzel ve önemli örneklerinden biri. Portekiz tarihinin en önemli dönemi olan Keşifler Çağı'nın mükemmel bir sembolü olan manastırın içinde görkemli bir kilise de var.

 Jerónimos Manastırı'nın içinde Portekiz tarihi ve Portekizliler için çok önemli olan kâşif
Vasco Da Gama'nın (fotoğrafta görülen) ve Şair Luís de Camões'in mezarları bulunmaktadır.

Jerónimos Manastırı'ndaki her sütun, başta denizciliğin önemli sembollerinden olan halatlar 
olmak üzere, deniz canavarları ve Keşifler Çağı'nı çağrıştıran diğer deniz motifleri ile 
farklı şekillerde oyulmuştur. Manastırın içindeki kilisenin devasa kolonları, gerek heybeti 
gerekse muhteşem sanat işçiliği ile dikkat çekiyor.

Jerónimos Manastırı'nın bahçesinde, Portekiz'in dünyaca bilinen yazar ve şairi
(Ona "Portekiz'in Sesi" diyorlar!) Fernando 
Pessoa'nın da mezarı var (sağdan 5. fotoğraf).
Pessoa sadece burada değil, Lizbon'un her yerinde karşınıza çıkıyor!


Portekiz'in denizlerde yaptığı keşiflerin hikâyesi;
Deniz Müzesi (The Maritime MuseumMuseu de Marinha)

Jerónimos Manastırı'nın olduğu tarihi yapının diğer ucunda yer alan müzede Portekiz'in altın çağının özetini bulabilirsiniz. Müzenin giriş kısmında ziyaretçileri Denizci Henry'nin (Henry the Navigator, 1394 - 1460) heykeli karşılıyor. Çok sayıda denizcilik objesinin sergilendiği müzede, haritalar ve görsellerle Portekizlilerin denizlerde yaptığı keşifler anlatılıyor. Lizbon'daki Deniz Müzesi ile ilgili ustalıkla hazırlanmış o kadar güzel bir yazı var ki, ben burada ne yazsam yanında yetersiz kalır. Bu değerli yazıyı şurada okuyabilirsiniz. Müzeye giriş ücreti 6,50€, Lizbon kart ile %33 indirimli. Zaman zaman müzede geçici sergiler oluyor. Ben gittiğimde Vikingler'le ilgili bir sergi vardı. Geçici sergiler için ayrıca ücret alınıyor.

Praça do Império'da (İmparatorluk Meydanı) yer alan ve bir bakıma Jerónimos Manastırı'na komşu olan Deniz Müzesi (Museu de Marinha), Kral Luís tarafından Portekiz denizciliğini tanıtmak amacıyla 1863 yılında kurulmuş.Koleksiyon, 18. yy.'da birkaç Kraliyet Donanması gemisinin toplanmasıyla oluşturulmaya başlanmış. Günümüzde müze, 2500'ü kalıcı olarak sergilenen olmak üzere toplam 17000'den fazla parçaya sahiptir. Lizbon'daki Deniz Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde farklı kültürlerden çok sayıda parçayı bir arada görebiliyorsunuz.

Lizbon'daki Deniz Müzesi Avrupa'daki deniz müzeleri arasında önemli bir yere sahip. 

Jerónimos Manastırı'nın batı kanadında yer alan müzede, Keşifler Çağı'ndan itibaren 
kullanılmış olan gemi modelleri de sergileniyor. Bu bölüme müzenin ana giriş kapısının 
karşısından giriliyor, kaçırmayın!  

👉 Bilgi notu:
Ben girmedim, zamanım olsa girer gezerdim. Manastır binasında (Jerónimos Manastırı'nın girişi ile Deniz Müzesi'nin girişinin ortasında) Arkeoloji Müzesi (The National Museum of Archeology / Museu Nacional de Arqueologia) var. Giriş ücreti 5€, Lizbon kart ile ücretsiz. 



Eşsiz bir koleksiyon;
Ulusal At Arabası Müzesi (The Coach Museum / Museu Nacional dos Coches)

Lizbon'a değer katan müzelerden biri olan Ulusal At Arabası Müzesi Belém bölgesinde gezebileceğiniz bir başka yer. Dünyadaki en geniş kraliyet at arabaları koleksiyonuna sahip olan müzenin tarihi 1726 yılına dayanıyor. Mayıs 2015'ten bu yana günümüzdeki modern binasında ziyaretçi kabul eden sergide farklı ülkelerde kullanılmış çok sayıda kraliyet at arabası görmek ve tarihe keyifli bir yolculuk yapmak mümkün. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim; hayatımda gördüğüm ve kullandığım en temiz tuvalet buradaydı. Her yer bembeyaz ve tertemizdi, mis gibi kokuyordu. İnanın o tuvalette saatlerce oturup kitap okuyabilirdim.

Ulusal At Arabası Müzesi (The Coach Museum / Museu Nacional dos Coches).
Sergilenen at arabaları ayrı, duvarda boydan boya oynatılan görsel ve filmler ayrı keyif veriyor.

Müzeye giriş ücreti 8€, Lizbon kart ile ücretsiz!

Lizbon'da sadece dışarıdan gördüğüm bir müze hakkında da kısa bilgi vermek istiyorum. Yurt dışı seyahatlerimde zaman kısıtlı olunca tercihler planlarıma yön veriyor. Lizbon'da da böyle oldu ve maalesef Sanat, Mimarlık ve Teknoloji Müzesi'ni (MAATMuseum of Art, Architecture and Technology, Museu de ArteArquitetura e Tecnologia) gezemedim. Mimari yapısıyla hemen dikkat çeken müze için Lizbon'un yeni kültür merkezi tanımlaması yapılıyor. Müzede çağdaş sanatçıların eserlerinden oluşan ulusal ve uluslararası sergiler yer alıyor. Müze iki bölümden oluşuyor; modern bina (asıl müze) ve 1909 - 1972 yılları arasında elektrik üretim santrali olarak kullanılmış olan hemen yanındaki tarihi bina (Central Tejo / Tejo Power Station). Bilet ücretleri şöyle: Santral binasına giriş 5€, MAAT bileti de 5€, ikisi birden 9€. Lizbon kart ile ücretsiz!

Brezilya Bulvarı (Av. Brasília) üzerinde yer alan ve ilginç mimarisiyle dikkat çeken
Sanat, Mimarlık ve Teknoloji Müzesi'nin (MAAT) diğer tarafında Tejo Nehri var.
Çok güzel bir 
25 Nisan Köprüsü manzarası sunan binanın terasına çıkmak serbest.

Belém bölgesindeki gezimi burada sonlandırıyorum ve söz müzelere gelmişken Lizbon'da gezdiğim diğer müzelerle devam ediyorum. 


Bina kaplama sanatının müzesi;
Ulusal Çini Müzesi (The National Tile Museum / Museu Nacional do Azulejo)

Portekizliler azulejo olarak isimlendirmiş, ben "bina kaplama sanatı" diyorum. Portekiz gezi yazımda detaylı olarak söz etmiştim, burada sadece müzesi ile birkaç satır yazacağım. Ulaşımı çok kolay; 728 numaralı otobüse binin ve Av. Infante Dom Henrique (Bulvarı) üzerindeki aynı adlı durakta inin, karşıya geçin ve sadece 500 m yürüyün. Şehir merkezinin dışında kalan bu müze, içinde sergilenen ve farklı yerlerden toplanmış yüzlerce yıllık azulejoları ve muhteşem güzellikteki kilisesi ile gitmeye, ve görmeye kesinlikle değer. 

Lizbon'a gittiğinizde mutlaka Azulejo Müzesi'ne gidin ve 
yüzlerce yıllık azulejolara dokunun, yaşanmışlıkları düşleyin!
Azulejo Müzesi'nin olduğu tarihi binada muhteşem güzellikte bir de kilise var.

Azulejeo Müzesi giriş bileti ücreti 5€, başka müzelerle kombine bilet seçenekleri var, bilgiler için lütfen buraya! Lizbon kart burada da ücretsiz ziyaret olanağı sunuyor!


Sadece bir tablo için bile gitmeye değer!
Ulusal Antik Sanat Müzesi (The National Tile Museum / Museu Nacional de Arte Antiga)

Resim, heykel, takı, sermaik, tekstil ve mobilya koleksiyonlarından oluşan zengin içeriği ile Portekiz sanatının gelişimini anlatan müze 1884 yılında kurulmuş. Müzede 12. yy.'dan 19.yy.'a kadar olan döneme ait çok sayıda eser sergileniyor. Müzede yer alan en ünlü eser Hollandalı ressam Hieronymus (Jheronymus) Bosch’un (1450 – 1516) “Aziz Antony’nin Laneti” (The Temptations of St.Anthony) adlı üç kanatlı tablosu (1. kat, 61 no'lu odada). 

Müzeye giriş ücrtei 6€, kombine bilet seçeneği var (Azulejo Müzesi + Ulusal Panteon + Antik Sanat Müzesi = 15€). Lizbon kart ile bu üçü de ücretsiz!

Dünya gözü ile gördüklerimden; “Aziz Antony’nin Laneti”. 

Ortadaki fotoğrafta arka planda görülen dev boyuttaki tekstil eserleri de 
(bir tür duvar halısı) etkileyici.


👉 Ulaşım bilgisi:
Av. 24 de Julho (Bulvarı) üzerindeki Santos durağında inin (otobüsler; 201, 728 ve 732; tramvaylar; 15E ve 18E), bulvara paralel olan Çalçada Ribeiro Santos sokağına girin ve Rua das Janelas Verdes sokağına bağlanana kadar yürüyün. Müze bu sokak üzerinde. Santos durağı ile müze arasındaki uzaklık yaklaşık 750 m. 




Bu müze İstanbul'da olabilir miydi!
Gulbenkian Müzesi (The Calouste Gulbenkian MuseumMuseu Calouste Gulbenkian)

Lizbon'da öyle bir müze var ki, müze hakkında yazılıp söylenenler kadar, müzeye adını veren kişi hakkında da çok fazla yazılıp söylenen var. Müzenin adı Gulbenkian Müzesi (Museu Calouste Gulbenkian). 


Parasını sanata, kültüre, tarihe, kısaca insana yatıran 
Calouste Gulbenkian'a (Kalust Gülbenkyan) saygı ile..

Gülbenkyan 23 Mart 1869'da İstanbul'da (Üsküdar) doğmuş ve hayatının son 13 yılını geçirdiği Lizbon'da, 20 Temmuz 1955'te ölmüş. Müthiş bir koleksiyoncu. Sadece belli bir alanda değil, resimden çiniye, heykelden halıya pek çok alanda değerli olan ne varsa toplamış. Kopenhag'daki Carlsberg Müzesi'ni (Ny Carlsberg Glyptotek) ziyaret ettiğimde, sanata ve kültüre yatırım yaptıkları için Carlsberg ailesine hayran olmuştum, Lizbon'da aynı duyguyu Kalust Sarkis Gülbenkyan için hissettim.

Bence hakkında kitap yazılacak insan ama yaşamı ile ilgili bilgiler çok değil, olanlar da epey dağınık. Yaşarken kendisini ön plana çıkarmamış, ölümünden sonra da aynı ketumluğu adına kurulmuş olan vakıf devam ettiriyor. Yine de vakfın internet sitesinde hakkında genel bilgiler var.

Kalust Sarkis Gülbenkyan, uluslararası petrol endüstrisinin doğmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamış ve bu arada uluslararası siyasi ilişkilerde de etkili olmuş (Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı diplomatı olarak görev yapmış), Ermeni asıllı Osmanlı Devleti vatandaşı bir iş insanı. Özellikle Irak petrolünün pazarlanmasında büyük rol oynamış. O tarihlerde Osmanlı Devleti sınırları içinde yer alan Irak'ta petrol aramak ve çıkarılan petrolün ticaretini yapmak için 1912'de Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Company) kurulmuş. Gülbenkyan'ın, kuruluşunda %15 olan payı, şirketin 1914'te yeniden yapılandırılması sonucunda %5'e düşmüş ve uluslararası iş çevrelerinde adı "Bay Yüzde Beş" (Mr. Five Percent) olarak anılmış.

Gülbenkyan'ın vasiyeti üzerine, sanat, bilim, eğitim alanlarındaki insanların bilgisini geliştirmeye ve yaşam kalitelerini yükseltmeyi amaç edinen vakıf, Gülbenkyan'ın ölümünden bir yıl sonra, 1956'da kurulmuş. Günümüzde başta Lizbon olmak üzere Londra ve Paris'te de faaliyetlerine devam ediyor. 

Gulbenkian Müzesi (Museu Calouste GulbenkianLizbon'un belki de en önemli müzesi!

Lizbon'daki Gulbenkian Müzesi, antik sanat ağırlıklı olmakla beraber, günümüz modern sanatından da örneklerin olduğu etkileyici ve zengin içerikli bir koleksiyona sahip. Müze, iş insanı Calouste Gulbenkian'ın (Kalust Gülbenkyan) mirası olarak, Calouste Gulbenkian Vakfı (Fundação Calouste Gulbenkian) tarafından Ekim 1969'da açılmış. Lizbon'un en kapsamlı ve büyük müzesi olan Gulbenkian Müzesi (Museu Calouste Gulbenkian) 4000 yıllık bir tarihe yayılan yaklaşık 6000 parçalık bir koleksiyona sahip.

Müzenin bulunduğu alanda (toplam 7,5 hektar = 7,5 adet 10.000 m²'!) müze binasının yanı sıra büyük bir bahçe, oditoryum, kongre salonları, sanat kütüphanesi, restoran, kafe ve müze mağazası da var. Müze (salı günleri hariç) 10:00 - 18:00 saatleri arasında açık.

Müzede Türkiye'den eserler de var.

Sabancı Müzesi 2006 yılında, Gulbenkian Müzesi'ndeki bazı eserleri (el yazma ve baskı kitaplar, tekstil, dokuma ve İznik çinilerin de olduğu 75 parça) İstanbul'da "Lizbon - Bir Başka Şehirden Hatıralar" başlığı altında sergilemiş.

👉 Ulaşım Bilgisi:
Kırmızı (Vm) veya mavi (Az) metro hatları ile São Sebastião metro istasyonuna gidin, yukarıya çıkın ve sadece 300 m yürüyün. Otobüsle gitmek için 726 veya 746 no'lu otobüsleri tercih etmeli ve yine aynı adlı durakta inerek yürümelisiniz. Lizbon şehir içi ulaşımı ile ilgili detaylı bilgiler için lütfen buraya!

👉 Ücret Bilgisi:
Müzede kalıcı sergilerin yanı sıra geçici sergiler de oluyor ve bilet fiyatları yapacağınız tercihe göre değişiyor. Kalıcı sergiler iki gruba ayrılmış; kurucu koleksiyonu (Founder's Collection) ve modern koleksiyon (Modern Collection). Kampus içindeki iki ayrı binada olan bu koleksiyonlarınn birinden diğerine geçerken muhteşem bahçesinde yön bulmak kolay değil. Bu iki temel koleksiyon için bilet ücreti 10€, koleksiyonlara mevcut geçici sergileri de eklerseniz toplam ücret 11,5€ oluyor. Zaman zaman müzede olan özel sergiler için ise ayrı ücret ödeniyor. Gençler (29 yaşına kadar) ve yaşlılar (65 yaşından büyük) müzeyi %50 indirimli gezebiliyor, Lizbon kart için indirim oranı %20. Gideceğiniz tarihte müzede ne var ne yok diye bakıp bilet almak için internet gişesi var! Müze binalarında ve bahçesinde ücretsiz internet erişimi var.

Şimdi Gulbenkian Müzesi ile ilgili bölümün başında sorduğum "Bu müze İstanbul'da olabilir miydi!" sorusuna cevap veriyorum. Portekiz'e gitmeden önce okuduğum bazı yazılarda Gülbenkyan'ın 1950'den önce, doğduğu şehir olan İstanbul'da bir müze kurmak istediğini ama karşısına o zamanın hükûmeti tarafından engeller çıkarıldığını okumuştum. İnternette okuduğu her şeyi hemen doğru olarak kabul etmeyen biri olarak araştırdım ve bu iddianın doğru olmadığı kanaatine vardım. Bu sonuca ulaşmamda iki yazı önemli rol oynadı. Biri Yalçın Bayer'in yazısı, diğeri de Agos Gazetesi'nde yayımlanan bir röportaj. Gülbenkyan'ın 1955 yılında öldüğü, vakfın ölümünden bir yıl sonra kurulduğu, müzenin de Lizbon'da 1969 yılında açıldığı göz önüne alındığında bu iddianın mantıklı olmadığı anlaşılıyor. İddia edildiği gibi, 1950 öncesinde İstanbul'da bir müze kurmak istese ve önüne engeller çıkarılmış olsa -madem bir müze kurmaya karar vermiş ve elinde binlerce müzelik obje var- neden beklesin!



Fado Müzesi
Fado Museum / Museu do Fado

Portekiz'in geleneksel müziği olan fado hakkında bilgi sahibi olmak, fado sanatçılarını tanımak için uygun yer olabileceğini düşündüğüm ama benim gitmeyip, sadece geçerken kapıdan bir fotoğrafını çektiğim Fado Müzesi de (Museu do Fado) ilginizi çekebilir. Alfama semtinde, Santa Apolónia tren garının yakınında (Largo Chafariz de Dentro 1 adresinde) yer alan müzede zaman zaman canlı fado dinletileri oluyormuş. Gitmeden önce internet sitesinden programa bakmakta fayda var. Giriş ücreti 5€, Lizbon kart ile %30 indirimli.

Fado Müzesi, Belém Kültür Merkezi ve Portekiz Parlamentosu.



Lizbon'da iki Portekizli ve iki ev!
Fernando Pessoa ve Amália Rodrigues

Portekiz yakın tarihinin iki önemli kişiliği olan Fernando Pessoa ve Amália Rodrigues'in yaşadıkları evler bugün müze olarak ziyarete açık. Lizbon'a gitmişken bu iki adrese uğramayı ihmal etmeyin!
 Fernando Pessoa'nın evi (Casa Fernando PessoaR. Coelho da Rocha 16 adresinde.
Amália Rodrigues'in evi ise (Foundation Amália Rodrigues) R. de São Bento 193 adresinde.


Fernando Pessoa ve Amália Rodrigues'in yaşadıkları evler sizi bekliyor!

Şimdi sizi kapalı mekan olan müzelerden tekrar Lizbon sokaklarına çıkarmak, şehir parkları ve meydanlarını gezdirmek istiyorum. 



Eduardo VII Parkı (Parque Eduardo VII)

Adını 1903 yılında Portekiz'i ziyaret eden İngiltere Kralı VII. Edward'dan alan, yaklaşık 26 hektar büyüklüğünde bir alana kurulmuş, Portekizlilerin keyifle dinlendiği ve farklı etkinliklerde bir araya geldiği şehir parkı. Ben gittiğimde parkın meydana yakın tarafında Noel pazarı kurulmuştu.

Lizbon şehir merkezindeki en büyük park; Eduardo VII Parkı (Parque Eduardo VII).

Süs havuzları, heykeller, fotoğrafik bir köşk (Pavilhão Carlos Lopes) ve seranın (Estufa Fria) bulunduğu park alanı çit bitkilerinin görsel etkisi ile dikkat çekiyor. Parka, mavi metro hattı ile (Linha Azul) ulaşabilirsiniz, inmeniz gereken durağın adı Parque. Sarı metro hattını (Linha Amarela) kullanıp, Marquês de Pombal istasyonunda inebilir ve yukarıya doğru da yürüyebilirsiniz.

Parkta aşağıya (Pombal Meydanı'na) doğru yürürken, 
hemen soldaki bu güzel binayı görmeden geçmeyin!

 ⏩ Keyifli bir rota önerisi! 

Uçak iniş yaparken, çok güzel Lizbon manzaraları izleme olanağı oluyor, kaçırmayın!

Sağdaki fotoğrafta 1 ile işaretlediğim yer Lizbon'un önde gelen müzelerinden biri; Gulbenkian Müzesi. Yaklaşık 600 metre sonra 2 no'lu yerde huzur dolu ortamı ile kahve molası verebileceğiniz Linha d'Água var. Buradan sadece 200 metre sonra, 3 no'lu yerde Edward VII Parkı başlıyor; keyifle gezilecek, bir bankta uzun uzun oturulacak bir park. Yürümeye devam ediyorum ve 900 metre sonra 4 no'lu noktaya ulaşıyorum. Burası Lizbon'un büyük meydanlarından ve önemli ulaşım kavşaklarından biri olan Pombal Meydanı (Praca Marques do Pombal). Pombal Meydanı ile aşağıdaki Restauradores Meydanı arasında yaklaşık 1.2 km'lik Özgürlük Bulvarı (Avenida da Liberdade) var (5 no'lu yer). Sürekli yoğun bir trafiğin aktığı Lizbon'un en büyük bulvarındaki sanat eseri kaldırımlarda yürümek ayrı bir keyif. Kaldırımlar bir tablo gibi özenle döşenmiş taşlardan yapılmış. Bulvarın her iki tarafında çok sayıda mağaza var. Ağaçlara asılmış olan lambaların yanması ile akşam ve gece saatlerinde ayrı bir güzellik kazanan bulvarın sonunda (6 no'lu yerde) Restauradores Meydanı (Praça dos Restauradores) var. 

Gulbenkian Müzesi, müzeden sonra kahve molası, park, meydan, bulvar derken, keyifle yürünecek yaklaşık 3 km'lik bir rota. İşte size Lizbon'da yaşabileceğiniz yarım günlük gezi önerisi! 




Lizbon'u yeniden yaratan adam!
Marquês de Pombal

Bu bölümde size Eduardo (Edward) VII parkının güney ucunda yer alan ve Lizbon'daki önemli meydanların başında gelen Pombal Meydanı (Praça Marquês de Pombal)'nı tanıtmak istiyorum ama bence meydandan daha önemli olan meydana adını veren kişi! 

Pombal Meydanı (Praça Marquês de Pombal) Lizbon'un önemli kavşaklarından biri. 

Meydana adını veren Marquês de Pombal'dan söz etmeden Lizbon gezi yazısı olmaz, çünkü kendisi, 1755 büyük depreminden sonra yerle bir olan Lizbon'u, enkazından yeniden yaratan kişi olarak Portekiz tarihinde yerini almış.

Çağdaşlarından bazıları ve bazı tarihçiler kendisini, reformları acımasızca uygulayan bir diktatör olarak tanımlarken, Lizbon'u yeniden inşa ederken bilimden yararlandığını yazan kaynaklar da ise adı minnetle anılıyor. Tam adı Sebastiao de Carvalho e Melo, kısaca Pombal Markisi (Marquês de Pombal) olarak biliniyor. 1750 - 1777 yılları arasında Kral I. José'nin en etkin bakanı olarak görev yapmış. Göreve başlamasından 5 yıl sonra meydana gelen ve Portekiz tarihinin milatlarından biri olarak kabul edilen, kentin üçte ikisinin yıkıldığı ve binlerce insanın öldüğü depremden sonra Pombal Lizbon'u yeninden imar etmeye başlıyor ve bunda çok başarılı oluyor. Lizbon'un bugünkü sağlam ve estetik şehir yapısının onun eseri olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. 

Depremden sonra "Şimdi ne yapacağız? Ölüleri gömeceğiz ve yaşayanları iyileştireceğiz!" 
diyerek işe koyulan Marquês de Pombal, Lizbon'un yeniden imarında depreme karşı 
bilimi kullanmış ve simülasyonlar yaparak,  
adım adım bugünkü sağlam Lizbon'un temellerini oluşturmuş.

Hiçbir iyiliğin cezasız kalmadığı dünyamızda, 
Kral I. José'nin ölümünden sonra kendisine muhalif olanlar tarafından suçlu bulunarak yargılanan Pombal sürgüne gönderiliyor. O zaman Pombal'ı haksız yere suçlayanlar bugün anılmıyor ama bugünün Portekizlileri kendisini çok seviyor ve değer veriyor. Lizbon'un yeninden inşası sırasında açtırdığı ve bugün Lizbon'un en güzel bulvarı olan Özgürlük Bulvarı (Avenida da Liberdade)'nın Eduardo (Edward) VII parkı ile birleştiği yerde devasa bir meydana adı verilmiş. Buradaki uzun sütunun üzerinden Lizbon'u ve bulvarın sonundaki Tejo Nehri'ni gururla seyrediyor.

Lizbon'daki önemli kavşakların başında gelen Marquês de Pombal Meydanı
ve bir enkaz yığınından yarattığı kenti keyifle seyreden Marquês de Pombal!


İspanya'dan kazanılan bağımsızlığın sembolü;
Restauradores Meydanı / Praça dos Restauradores

Lizbon'daki meydanlardan biri de Özgürlük Bulvarı (Avenida da Liberdade)'nın sonunda yer alan ve ortasında Portekiz'in 1640 yılında İspanya'dan bağımsızlığını kazanmasını simgeleyen bir anıtın (obeliks, dikili taş da denilebilir) olduğu Restauradores Meydanı (Praça dos Restauradores). Anıtın adı da meydanla aynı; Restauradores (Portekizce'de yenileyenler anlamına geliyor). İspanya'dan bağımsızlığın kazanılması sonrasında yıllarca (1640 - 1668) süren çatışmalar Portekiz Yenilenme Savaşı (Portuguese Restoration War/A Guerra de Restauração) olarak anılıyor. 

Restauradores Anıtı (Monumento aos Restauradores).
Restauradores Meydanı'na mavi (Az) metro hattı ile ulaşmak mümkün. Çok sayıda belediye otobüsünün geçiş ya da hareket noktası olan meydanda Foz Sarayı da (Palácio Foz) gezilebilir.



Bir meydandan diğerine...
Rossio Meydanı / Luís de Camões Meydanı / Martim Moniz Meydanı

Her yurt dışı gezimde, estetik kaygılarla düzenlenmiş meydanları gördükçe bir burukluk hissederim. Ülkemizdeki kentlerde bulunan meydanların durumu ortada, yazık! Lizbon meydanlar bakımından da zengin ve değerli bir dünya kenti. Baixa semti iki önemli meydana ev sahipliği yapıyor; Restauradores Meydanı ve popüler adı ile Rossio Meydanı. Lizbon'un merkezinde yer alan ve şehrin kalbi olarak nitelenen Rossio Meydanı'nın asıl adı Dom Pedro IV Meydanı (Praça de D. Pedro IV). Dom Pedro IV ilginç bir tarihi kişilik; kendisini o zaman Portekiz'in sömürgesi oan Brezilya'da imparator ilan etmiş ama sonra Brezilya'dan kaçmak zorunda kalmış. Portekiz'de de kral olmuş ama iki aylık kral tahtı kızına devredip çekilmiş.

Lizbonluların buluşma yerlerinden biri olan Rossio Meydanı müthiş keyifli bir alan. 
Meydanın çevresi ağaçlarla ve birbirinden güzel kafelerle dolu. Aralık ayında Noel pazarının da kurulduğu meydanda bir de Ulusal Tiyatro Binası (Teatro Nacional D.Maria II) var. 
Rossio Meydanı'nın tam ortasında ise asker kral olarak tarihe geçmiş 
Pedro IV'ün uzun bir sütun üzerindeki heykeli var (Estátua de D. Pedro IV).

Restauradores Meydanı'na komşu olan Rossio Meydanı'na (Praça Rossio) yürürken, sağda çift at nalı şeklindeki giriş kapısı ile Rossio tren istasyonu (Estação do Rossio) dikkat çekiyor. Lizbon'a gidildiğinde mutlaka günübirlik gezi ile gidip görülmesi gereken yerlerden bir olan Sintra'ya buradan kalkan banliyö trenleri ile gidiliyor. 

Restauradores Meydanı ile Rossio Meydanı arasında yer alan Rossio tren garı (Estação do Rossio).


Meydanlardan devam ediyorum. Rossio Meydanı'na sadece birkaç yüz metre uzakta, küçük ama çevresi epey keyifli ve hareketli bir meydan var; Luís de Camões Meydanı (Praça de Luís de Camões). Mezarı Jerónimos Manastırı'nda olan Portekizli şairin bronz heykelinin bulunduğu meydan, Chiado ve Bairro Alto semtlerini birbirinden ayırıyor. Heykel kaidesinde Portekiz edebiyatının önemli sekiz kişinin de heykelleri var.

Luís de Camões Meydanı'nda Lizbon'un 28E no'lu popüler tramvay hattının 
ana duraklarından biri var.

Rossio Meydanı'nın yaklaşık 500 metre yukarısında yer alan Martim Moniz Meydanı'nın 
(Praça do Martim Moniz) en önemli özelliği, 28E no'lu tramvay hattının ilk durağının 
burada olması. Ara duraklarda genellikle çok kalabalık olduğundan binmenin zor olduğu 
tramvaya buradan binebilir ve tek vagondaki sayılı oturma yerlerinden
birini kaparak keyifli Lizbon turu yapabilirsiniz.


Portekiz tarihinde önemli bir meydan;
Ticaret Meydanı (Praça do Comércio / Terreiro do Paço)

Lizbon'un en büyük meydanı olan Ticaret Meydanı (Praça do Comércio/Terreiro do Paço) Lizbon depreminde yıkılan 400 yıllık kraliyet sarayının olduğu alan üzerinde oluşturulmuş, Tejo Nehri kıyısında yer alan büyük bir meydandır. Tarihte Portekizli denizcilerin seferlerinden sonra burada kurulan pazarlarda alışveriş yapılmasından dolayı Ticaret Meydanı adı verilmiştir. 


Lizbon tarihinde önemli bir yeri olan Ticaret Meydanı'nın (Praça do Comércio/
Terreiro do Paço) yüzlerce yıl önceki durumlarının konu edildiği resimler.

Baixa semtindeki üç önemli cadde (Rua Áuera, Rua Augusta ve Rua da Prata) Rossio Meydanı'ndan başlayarak Tejo Nehri'ne (güneye) doğru uzanarak Ticaret Meydanı'nda sonlanıyor. Bu caddelerde yürümek çok keyifli, her yerde ayrı bir hareket var.

Baixa semtindeki caddelerin Ticaret Meydanı'na ulaştıkları yerde, Rua Augusta Takı
(Arco da Rua Augusta) var (ortadaki fotoğraf).

Meydan günümüzde turistler için hem çekici bir ortam hem de pek çok yere ulaşımın sağlanabildiği bir geçiş noktasıdır. Ticaret Meydanı'ndan 15E, 18E ve 25E no'lu tramvaylarla birlikte çok sayıda belediye otobüsü geçmektedir. Tejo'nun karşı kıyısına geçişi sağlayan bir de feribot iskelesinin bulunduğu meydanda mavi (Az) metro hattının da istasyonu (Terreiro do Paço) var. 

 Yaklaşık 35.000 malanı ile Avrupa'nın en büyük şehir meydanlarından biri olan
Ticaret Meydanı'nın ortasında 1775 yılından bu yana Kral 
José I'in heykeli bulunuyor.
Bu fotoğrafları çekebilmek için Rua Augusta Takı'nın terasına çıkmalısınız! 😉 

Ticaret Meydanı'nda bulunan önemli yerleri sıralayarak devam etmek istiyorum. Tejo Nehri tarafından bakıldığında solda kalan Lizbon Müzesi (Museu de Lisboa),  Deniz Bakanlığı Binası (Ministério do Mar), turizm ofisi, etkinlik mekânı olarak kullanılan Pátio da Galé; sağ tarafta ise Kültür Merkezi (Lisboa Story Centre) ve ilginç bir müze olan Bira Müzesi (Museu da Cerveja).

Ticaret Meydanı ve meydanın bitiminde, Tejo kıyısındaki fotoğraf çekme/çektirme alanı!

Ticaret Meydanı'nın ortasında yılanları ezmekte olan atının üzerindeki Kral José I var.


Yukarıda bahsettiğim Rua Augusta Zafer Takı (Arco da Rua Augusta) Lizbon'un önemli turistik simgelerindendir. Yaşanan büyük depremin ardından kentin yeniden inşası sırasında 1755 - 1873 yılları arsında yapılmış olan ve şehir estetiğine değer katan tak, 11 metre yüksekliğinde 6 sütun üzerine oturtulmuş. Üzerinde Marquês de Pombal ve Vasco da Gama gibi Portekiz için önemli tarihsel kişilerin  figürleri var.

Rua Augusta Zafer Takı (Arco da Rua Augusta) ve hemen önünde tramvay bekleyenler.

Rua Augusta Zafer Takı (Arco da Rua Augusta). 

Rua Augusta Takı'nın terasından Lizbon'daki bazı önemli yerleri görmek mümkün. 
Soldaki fotoğrafta Carmo Manastırı (Convento do Carmo) ve Santa Justa asansörü
ortada Rua Augusta caddesi, son fotoğrafta ise (üst kısımda) São Jorge Kalesi 
(Castelo de Sao Jorge) ve sağ tarafta kısaca olarak bilinen Lizbon Katedrali.


Üç dinî ve tarihi yer;
Carmo Manastırı, Lizbon Katedrali ve Estrela Bazilikası

Lizbon'da gezerken gördüğüm ve gezdiğim üç önemli dinî yerden kısaca söz etmek istiyorum. Carmo Manastırı (Convento do Carmo) Lizbon'da yaşanmış olan depremin günümüze kadar gelen en belirgin izi olarak Chiado semtinde duruyor. Çatısı ve bazı yan duvarları yıkılmış durumdaki kilise yaşanan trajedinin gelecek nesiller tarafından hatırlanmasını sağlamak için onarılmadan bırakılmış. Yapı günümüzde arkeoloji müzesi (Museu Arqueológico do Carmo) olarak kullanılıyor.

Carmo Manastırı (Convento do Carmo).

Alfama semtinde yer alan Lizbon Katedrali kısaca adı ile biliniyor. Arap hâkimiyetinden kalan bir caminin kalıntısı üzerine 1150 yılında inşa edilmiş olan katedral Lizbon'daki en eski yapı. Gül şeklindeki büyük penceresi ve ikiz kuleleri ile dikkat çekiyor.


Lizbon (Sé) Katedrali.

Lizbon (Sé) Katedrali sadece önünden tramvay geçerken değil, 
önünde klasik bir araba park ettiğinde de güzel kompozisyon oluşturuyor!

Portekiz Kraliçesi Maria I'in bir erkek çocuk doğurması şerefine 1779 - 1790 yılları arasında inşa edilmiş olan Estrela Bazilikası'nda çok ilginç bir dram saklı. Şerefine bazilika inşa edilen prens Jóse 27 yaşında (1788'de) su çiçeği hastalığına yakalanarak ölmüş ve bazilikanın tamamlanmasını görmemiş.  

Estrela Bazilikası (Basílica da Estrela).



Açık hava sanat ve tarih müzesi gibi mezarlık!
Prazeres Mezarlığı / Cemitério dos Prazeres

Yurt dışı gezilerimde şimdiye kadar yaptığım sıra dışı bir geziden söz etmek istiyorum; bir mezarlık gezisi. Portekiz'e gitmeden önceki hazırlık döneminde, internette okuduğum bir yazı ve yazıda gördüğüm fotoğraflar çok ilgimi çekti ve "Lizbon'da buraya mutlaka gitmeliyim!" diyerek Prazeres Mezarlığı'nı gezi planıma dâhil ettim. Ve 6 Aralık 2017 Çarşamba sabahı erkenden yola çıktım, Restauradores Meydanı'ndan 709 no'lu otobüse bindim. Lizbonlular sabah telaşı ile işe ya da okula koştururken, ben keyifli bir otobüs yolculuğu ile son durak olan Prazeres'e gittim. Mezarlığın kapısı saat 9'da açılıyor, kış döneminde akşam 5'e, yaz döneminde ise akşam 6'ya kadar ziyarete açık. O gün mezarlığın kapısından giren ilk ziyaretçi ben oldum ve henüz girişte gördüğüm manzarayı epey bir süre şaşkınlıkla seyrettim. (kısa video 1)

Dilimize "güzellikler" olarak çevirebileceğimiz Prazeres,
yaşayan ziyaretçilerine gerçek anlamda huzur ve güzellik sunuyor.

Bir açık hava müzesi niteliğindeki Prazeres Mezarlığı, Portekiz'in tarihi, ölüme karşı farklı yaklaşımları, mimari, şehircilik, heykel ve farklı figürlerle ilgili önemli unsurlara sahip. Düşünceleri, eserleri ya da eylemleri ile bir zaman Portekiz tarihine önemli katkılar yapmış pek çok insan sonsuz uykusunu buradaki huzurlu ortamda uyuyor. Mezarlık o kadar etkileyici bir güzellik ve huzura sahip ki, inanın saatlerce burada kalabilir, tek tek o her biri ayrı ihtişamlı mezarları görebilir ve zaman zaman düşüncelere dalıp gidebilirsiniz. (kısa video 2)


Burası sadece bir mezarlık değil, bir tarihi mirasın saklı olduğu yer!

Küçük bir evi andıran mezarlar aile mezarı olarak kullanıyor. Hepsinin içinde mutlaka bir ibadet köşesi var, bununla birlikte yeni bir ölüm olduğun kullanılmak üzere tabutlar bulunuyor.

Portekizli fizikçi, şair, gazeteci ve arkeolog Sousa Viterbo (Francisco Marques de Sousa Viterbo) için Portekiz Mimarlar Derneği tarafından yaptırılmış olan mezar evi dikkat çeken mezarların başında geliyor. Elinde Viterbo'nun siyah renkli maskını tutan ölüm meleğinin beyaz yüzü müthiş bir tezat oluşturuyor.

 Sousa Viterbo'nun mezarı (Üçüncü fotoğraf). Ölüm meleğinin yüzündeki ifade ve bakış yönü, 
her ne kadar ölüm meleği olsa da Viterbo'nun ölümünü kabul edemediğini anlatıyor.

Bakan, Başbakan ve son olarak 1986 - 1996 yılları arasında iki dönem Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Mário Soares'in de olmak üzere, Portekiz'in bilinen çok sayıda isminin mezarı burada. Portekiz'in kederli sesi fado müziğinin kraliçesi Amália Rodrigues'in mezarı da şimdi bulunduğu Ulusal Panteon'a taşınana kadar Prazeres Mezarlığı'ndaymış. Aynı şekilde Fernando Pessoa'nın mezarı da buradan Jerónimos Manastırı'ndaki şimdiki yerine taşınmış.

Mezarlıkta üç tür mezar vardı; yukarıdaki fotoğraflarda görülen ev tipi aile mezarları, bizim bildiğimiz klasik mezarlar ve öldükten sonra yakılmayı tercih etmiş olanların küllerinin bulunduğu, onlarca metre uzunluğundaki bir duvardaki küçük odacıklar. (kısa video 3)

Küllerin bulunduğu onlarca odacık, Prazeres Mezarlığı'nın ilgi çekici bölümlerinden biri.

Küllerin saklandığı odacıklar.

İnsanı hüzünlendiren detaylar...

Şehirde yaşanan kolera salgınında ölen binlerce insanın gömülmesi amacıyla 1833 yılında oluşturulan mezarlığın bir yerinden 25 Nisan Köprüsü çok güzel görünüyor. (kısa video 4)

Prazeres (Güzellikler) Mezarlığı müthiş bir 25 Nisan Köprüsü manzarası
sunması ile de adını hak ediyor!

Mezarlığın İber Yarımadası'ndaki en büyük servi ağacı popülasyonuna
sahip alan olduğu da ilginç bilgilerden biri.


Bir kültür ve sanat ortamı; 
LX Factory

Ölümü yukarıda bırakıp yaşama geri dönüyorum ve yeme - içme bölümüne geçmeden önce sizi Lizbon'daki farklı bir yere götürmek istiyorum. Eski bir fabrika alanında kurulu olan LX Factory çok sayıda kafe, restoran, kitap ve teknoloji ürünleri satış standlarından oluşan hareketli bir yer. Lizbon'un Alcântara mahallesinde yer alan merkezde eskiden bir tekstil fabrikası varmış. Lizbon'un sanayileşmesinde önemli katkıları olan fabrika 1846 yılında açılmış. 2008'den bu yana fabrika binalarında sanat atölyeleri, ofisler ve farklı kültür ve sanat etkinliklerinin yapıldığı işletmeler var, yani yaratıcılık ve üretim "factory" adı altında ama çok farklı şekilde devam ediyor. Ben buraya ancak akşam saatlerinde gidebildim. Gündüz saatlerinde gitmek ve uzun süre burada keyifle zaman geçirmek mümkün. Rua Rodrigues Faria sokağındaki merkeze 15E tramvayı ile ulaşabilirsiniz. 

Lizbon'daki LX Factory'de müthiş farklı ve keyifli bir ortam; Ler Devagar Bookstore!

Sokaktaki 103 no'lu binada farklı tarzda hizmet veren bir kitapçı var. Kapısından girdiğimde bir an "acaba yanlış mı geldim?" diye düşündüm. Çünkü içeride gençler anlamadığım bir dilde ve yüksek sesle birbirlerine bir şeyler söylüyordu. Sonra farkına vardım ki, kitapçı o akşam gençlere tiyatro provası yapabilmeleri için olanak sağlamış. Aralarından geçtim, biraz kitap raflarının arasında gezindim ve sonra asma kattaki kafesinde oturarak günlük notlarımı yazmaya koyuldum. Hayatımda içtiğim en lezzetli "sallama" (poşet) çayı yudumlayarak ve arada gençleri seyrederek çok keyifli bir günün finali yaşadım. Lizbon'a gittiğinizde mutlaka LX Factory'ye uğrayın, hatta burası için uzun zaman ayırın ve keyfini çıkarın. 
Şuradaki yazıda LX Factory'ye gitmeniz için 10 neden sıralamışlar, bence sadece sözünü ettiğim kitapçı bile yeterli bir neden.



Sadece gezerken gördüklerimi değil,
yediklerim ve içtiklerimi de anlatıyorum! 😋

Evet şimdi geldim yazının son bölümüne. Hani "yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat," denir ya, ben önce Lizbon'da gezerken gördüklerimi ve öğrendiklerimi anlattım, şimdi Lizbon'daki molalarımda tattığım lezzetlerden kısaca söz etmek istiyorum.


Belem Pastanesi (Pastéis de Belém)

Portekiz'in ünlü tatlısı Pastéis de Nata yaklaşık 200 yıllık geçmişi ile dünyadaki pek çok ülkeden daha uzun bir geçmişe ve tarihe sahip. İlk defa Belém'deki Jerónimos Manastırı'ndaki Katolik rahipler tarafından yapılan tatlı günümüzde Portekiz'in ulusal tatlısı haline gelmiş. 

Gün içinde epey kalabalık olan Pastéis de Belém'in kapılarını sabah 8'de açtığını öğrenince, 
Belém bölgesinde yapacağım geziye sabah burada kahvaltı ederek başladım. 
Gittiğimde sadece birkaç Portekizli kahvaltı ediyordu.

Kimliği ve tarihi olan bir işletme olan Pastéis de Belém'in bazı köşeleri
bir müzeyi andırıyor. Vitrinde sergilenen ürünlerin nasıl yapıldığını
izlemek isteyenler için geniş bir camlı alan var.

Portekiz'de 1820'de yaşanan Liberal Devrim sonrasında pek çok manastır ekonomik nedenlerle kapanmak zorunda kalmış. Bunun üzerine Jerónimos Manastırı'ndaki Katolik rahipler kremalı bir tatlı yaparak bunu satmaya ve manastıra gelir sağlamaya çalışmışlar. Jerónimos Manastırı da 1834 yılında kapatılınca Pastéis de Nata'nın tarifi 1837 yılında Pastéis de Belém adı ile açılan fabrikaya satılmış. Tarifin geçmişten bugüne kadar sadece yaşayan üç kişi tarafından bilindiği, bunlardan biri öldüğünde yeni bir kişiye tarifin öğretildiği anlatılıyor. 

Müthiş lezzetli bir Lizbon sabahıydı!

 Pastéis de Belém iç içe geçmiş odalardan oluşuyor. Odalar arasında gezmek keyifli. 
Tuvaletlerin girişinde tarihe kısa bir bakış atıyor 
ve içeride sıra dışı bir düzenleme ile karşılaşıyorsunuz.

Portekiz gezim sırasında Lizbon ve Porto'da birkaç yerde nata yedim, gerçekten hiçbirinin tadı ve lezzeti Pastéis de Belém'de yediğim gibi değildi. Tam bir turistik merkez haline gelmiş olan Belem Pastanesi'nde günde yaklaşık 20000 nata satılıyor, bu sayı hafta sonlarında iki katına kadar çıkabiliyor. Boşuna değil yani!



Kızarmış tavuk için ideal adres;

Sümer Özvatan tarihine 6 Aralık 2017 Çarşamba gününü, "içtiğim en güzel tavuk suyu çorba ve yediğim en güzel kızarmış tavuk" olarak kaydettim. Abartmıyorum, Lizbon'a gittiğinizde Bon Jardim'e uğrayın ve deneyin. Beğenmezseniz hesabı bana gönderin! 


Bon Jardim'e sadece tavuk suyu çorba için bile gidilir!

Restauradores Meydanı'na sadece 200 metre uzaklıktaki bir ara yolda (
Travessa de Santo Antão 11) bulunan, neşeli ve güler yüzlü insanların çalıştığı Bon Jardim'de tavuk suyu çorba, kızarmış tavuk, patates kızartması, kuver (kuver zorunlu değildi ama o kadar acıkmıştım ki, yemeği beklerken peynir, tereyağı ve ekmek önerisine hayır demedim. İyi ki dememişim, peynir çok lezzetliydi) ve bira (Sagres) için 15€ hesap ödedim. 



Portekiz'e özgü bir içki;
Ginjinha

Uzun yıllardır geleneksel yöntemlerle yapılan ve Lizbon'un pek çok yerinde karşınıza çıkan lezzetli bir kiraz likörü olan Ginjinha için ideal adres Rossio Meydanı'nın bir köşesindeki (Largo Sao Domingos 8) A Ginjinha. Gece 22'ye kadar açık olan küçük büfenin önünden müşteri eksik olmuyor. Hatta Portekizliler için geçerken ayaküstü iki tek ginjinha atmak âdet haline gelmiş.


(Ginja = kiraz) + (Sem Rival = rakipsiz) A Ginjinha!



Morina balığının peynirle buluştuğu an;

Pastéis de bacalhau, Portekiz mutfağının vazgeçilmezi olan morina balığı (cod fish) -Portekizce bacalhau-, yumurta, patates, peynir, soğan ve maydanozun iki yemek kaşığı kullanılarak hazırlanması ve hazırlanan bu malzemenin yağda kızartılması ile ortaya çıkan lezzetli bir atıştırmalık.

Bir tür börek olarak da kabul edilen ideal bir pastéis de bacalhaunun dışı gevrek, içi krema kıvamında yumuşak olmalı, hatta ısırdığınızda ağzınızın kenarından akmalı.

Lizbon'un pek çok yerinde yeme olanağı olsa da, bence pastéis de bacalhau yemek
için gidilmesi gereken yer Rua Augusta sokağındaki 
Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau.

Ticaret Meydanı'nda (Terreiro do Paço) yer alan Museu da Cerveja da,kendi üretimleri biralarını ilginç bardaklarından yudumlarken meze olarak  pastéis de bacalhau yenilebilecek bir yer.


Kahve molası;
Linha d'Água

Hani size yazının baş kısımlarında yarım günlük bir gezi planı önermiştim ya,
işte o rotada yer alan, Edward VII parkının üst kısmındaki (Rua Marquês de Fronteira 18) Linha d'Água çok keyifli ve huzurlu bir ortam sunuyor. Önünde küçük bir gölet var, masanıza gelip sizi taciz eden çalışanlar yok, servisi kendiniz yapıyorsunuz. Burada uzun süreli oturabilmeyi, hatta kitap okuyabilmeyi çok isterdim ama günün kalanında gezilecek çok yer vardı.

Linha d'Água, gezi planını gözden geçirmek ve ara notlar almak için keyifli bir mekân.


İki pastane molası;
São Nicolau ve Suiça

Lizbon'u sokak sokak gezerken verdiğim molalarda Portekizlilerin tatlı konusunda epey başarılı olduklarını gördüm ve her molada gözüme kestirdiğim bir tatlının tadına baktım. 

Rua Augusta sokağındaki São Nicolau'nun satranç desenli pastası çok lezzetliydi. 
Pastanın adı da Portekizce'de satranç anlamındaki xadrez!

Rossio Meydanı'ndaki kafelerin en popüleri olan Suiça'daki fırınlanmış elma tatlısını 
(maçã assada) unutulmayacaklar lezzetlerin arasında yerini aldı.

Lizbon'daki yemek cenneti;
Time Out Market

Time Out Market Lizbon'un yeni yüzünün parçası olan Cais do Sodre mahallesindeki Ribeira Pazarı'nda bulunan devasa yemek salonu. Mayıs 2014'te açılan yemek alanında onlarca restoranda belki yüzlerce seçenek var. Benim tercihim Portekiz seyahatimin finalinde (Lizbon'daki son akşamımdı, ertesi sabah 6'da dönüş uçağım vardı) Bacalhau oldu. Onlarca pişirme/yemek olarak sunma şekli olan morina balığının humus ile servis edilmiş haliydi, yanındaki yeşil şarap (vinho verde) ile nefis gitmişti!

Time Out Market, Lizbon'da özellikle akşam yemeği için gidilmesi gereken bir yer.


Portekiz'e, 4-12 Aralık 2017 tarihlerinde yaptığım keyifli seyahatimle ilgili hazırladığım ikinci yazımın sonuna geldim. Sıradaki Porto ve Sintra gezi yazılarımı da en kısa sürede hazırlayıp sizlerle paylaşacağım.


Sümer Özvatan
Mart 2018





Roma Gezi Yazısı